Koca & Ersöz Hukuk Bürosu / Anwaltskanzlei

MANEVİ TAZMİNAT

MANEVİ TAZMİNAT

Kişilik hakkına hukuka aykırı tecavüz sonucu meydana gelen acı, elem ve ızdıraba maruz kalan kişi bu durumun giderilmesi için manevi tazminat talebinde bulunabilir. Hukuka aykırı bir saldırı sonucu duyulan acı, elem ve ızdırap manevi zarar olarak kabul edilir. Kanun ‘’kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir ve hâkim bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayınlanmasına hükmedebilir’’ demiştir.

Kişilik hakkına hukuka aykırı saldırı sebebiyle uğranılan zararın tazmini için belli şartlar aranmaktadır. Manevi tazminat talebi için ilk olarak; bir kimsenin kişilik hakkına hukuka aykırı bir tecavüz (saldırı) bulunmalıdır. Kişilik hakkına tecavüz şahsiyetin kapsamına giren unsurlara tecavüzü ifade eder, şöyle ki kişinin hayatı, sağlığı ve beden bütünlüğünün, özgürlüğünün, onur ve saygınlığının, resminin, özel hayatının gizliliğinin, sırlarının vb. tecavüze uğraması kişilik hakkını ihlal eder. Kişiliği oluşturan unsurları sayılması mümkün değildir bu sebepledir ki zamanın ihtiyaçlarına göre yeni unsurlar göz önüne alınabilir.

Ayrıca daha önce bedensel bütünlüğün ihlalinden doğan tazminat konusunda da değindiğimiz gibi bir kimsenin kişiliğine yönelmiş bir tecavüz mutlak hakkı ihlal etmesi sebebiyle hukuka aykırılık taşıyorsa hukuka aykırılığı önleyecek bir sebebin varlığı, failin davranışını kişiliğe hukuka aykırı tecavüz sayılmaktan kurtarır.

İkinci şart ise açık kanun hükmü bulunmadıkça, kişilik hakkı tecavüze uğrayan ile zarar gören aynı kişi olmalıdır. Yani yansıma yoluyla zarar olmalıdır. Kanun ölüm ve ağır bedensel zarar hallerinde yansıma yoluyla manevi zarar ve tazminatı kabul etmiştir. Diğer hallerde ise hukuka aykırılık bağı bulunmadığı için manevi tazminat istenemeyeceği sonucuna varmıştır. Bir şahsın yakınının vücut bütünlüğünün ihlalinin o yakına ilişkin hissi bağa da tecavüz teşkil ettiği durumlarda ise bu hissi tecavüze uğrayan kişinin doğrudan manevi zararının tazminini talep edebileceğini kabul edilmiştir.

Üçüncü olarak bir manevi zararın varlığı zorunludur. Kişilik haklarına karşı tecavüzden duyulan acı, elem ve ızdırabın manevi zarar olarak kabul edildiğine yukarıda değinmiştik. Buradaki önemli nokta ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerin ve ya tüzel kişilerin kişilik haklarına tecavüz edilmesi halinde bunların manevi zararından söz edilip edilemeyeceğidir. Bu durum uygulama da tartışmalıdır.

Aranan diğer bir şart ise nedensellik bağı bulunması gerekliliğidir. Kuşkusuz ki tazminat talebi için kişilik hakkına hukuka aykırı tecavüzle manevi zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır. Tecavüzü oluşturan fiilin hayat tecrübelerine göre olayların normal akışında, ileri sürülen manevi zararı meydana getirmeye elverişli olduğunun kabul edilmesi uygun nedensellik bağının bulunduğunun kabul edilmesi demektir. Yansıma yolu ile manevi zarara uğrayanların manevi tazminat isteyip isteyememesi durumu ise, uygun nedensellik bağı bulunsa bile, hukuka aykırılık bağının bulunup bulunmamasına göre çözülecektir.

Son olarak, davalının sorumlu olmasını gerektiren kusuru ve ya bir kusursuz sorumluluk hali bulunması şartıdır. Bir kimsenin kişilik hakkına hukuka aykırı tecavüz sonucu uğranılan manevi zararı tazminle bir kişinin sorumlu tutulabilmesi için, ya o kişi tecavüz fiilini işlemekte kusurlu olması veya onun sorumluğunu gerektirmeyen bir kusursuz sorumluluk hali bulunması aranmaktadır.

Sorularınız için sayfadaki formu doldurabilir veya bizi arayabilirsiniz.

, , , ,

8162

Sorularınız İçin Tıklayın